Havalimanında pasaport kontrolünden geçtikten sonra ilk yaptığımız iş ulaşım konusunda bir adım atmak oldu. Bilet alabileceğiniz makineler mevcut burada; 30 dakikalık, 90 dakikalık, 1 günlük, 2 günlük, 3 günlük gibi seçenekler var ve aldığınız bilet tüm toplu taşıma araçlarında geçerli oluyor. Biz Prag’a 3 gün ayırdığımız için ve bu araçları da kullanacağımızı düşündüğümüzden 3 günlük bir bilet aldık, 310 çek korunası değerinde bu bilet yaklaşık 80 liraya tekabül ediyor.
Daha sonra oradan ayrılıp durağa devam ettiğimizde burada ekspres otobüsleri görüyorsunuz ve ne yazık ki sadece biletiniz bu otobüslerde geçerli değil yaklaşık 6 euro vermeniz gerekiyor bu otobüslere binmeniz için, sistemi bizdeki havabus gibi ama tabi ardından biletinizin geçerli olduğu otobüsler de geliyor. Bunlara bindiğinizde ilk yapmanız gereken şey biletinizi otobüsün içindeki sarı kutularda damgalatmak olmalı zira damgalanmayan biletler geçersiz oluyor. Bu otobüs sizi en yakın tramvay durağına bırakıyor. Biz bu aşamada otelin nerede kaldığını tam kestiremediğimizden, tramvay sistemini daha çözemediğimizden ve haliyle valizlerden dolayı uber kullanmayı tercih ettik. Yaklaşık 10 – 15 km’lik bir yol için 4 euro verdik.
Ve otele geldik, Prag’daki çoğu otel vize için ihtiyaç duyduğunuz kaşeli rezervasyon kağıdını tarafınıza yollamak için ödeme isterken burası öyle bir şart koymuyor. Görsellerine bakmak için buraya göz gezdirebilirsiniz, oteli ben genel itibariyle beğendim, her ne kadar kahvaltı dahil olarak gözükse de öyle büyük bir beklentiniz olmasın ama sanırım otelin özelinde değil genel olarak kültürel bir farklılıktan kaynaklanıyor bu, bizim haricimizdeki diğer insanlar gayet hallerinden memnun gibi gözüküyorlardı. Bu arada otelin hemen önünde bir de tramvay durağı var.
Eşyalarımızı bıraktıktan sonra kısa bir şehir turuna çıktık. Prag’ta her yere tramvaylar ile gidebilirsiniz, mutlaka bir kesişim noktaları var. Otelimize yakın merkezi sayılabilecek bir yerde inip açlığımızı dindirelim dedik, ben daha önce hiç gitmemiştim ama yanımdaki arkadaşlarım Vapiano’ya daha önce gittiklerinden garantili bir yemek yeme kararı aldık. Buranın yemekleri gibi sistemleri de iyi diyebilirim. İçeri girdiğinizde kapıda sizi karşılayan kız ilk defa gelip gelmediğinizi soruyor ve ilk olduğunu söylediğiniz zaman size sistemlerini anlatmaya başlıyor. İçeri girerken elinize bir kart veriyor, burası bir İtalyan restaurantı olduğu için daha çok pasta ve pizza çıkıyor karşınıza, her yemek çeşidinin bir şefi oluyor ve onun yanına gidiyorsunuz, malzemeler sergilenir vaziyette oluyor ve yiyeceğiniz yemeğin içine neler koyabileceği konusunda yönlendirmeler yapıyorsunuz. Eğer yemeği masanızda beklemek isterseniz de size kumanda benzerinde bir şey veriyor ve yemeğiniz hazır olduğunda ötmeye başlıyor ve yemeğinizi gidip alabiliyorsunuz. Burada 2 orta boy pizza ve büyük boy frizzante su için yaklaşık 15 euro verebilirsiniz. Aşağıya da yemek sonrası çekilen bir fotoğraf iliştiriyorum.
Prag’ta her sokakta ayrı bir keyif almanız mümkün… Güneş gittikten sonra hava da yavaş yavaş soğumaya başladı. Şuraya altta da soğuktan donarken ama halen fotoğraf çektirmeye devam eden bir ben bırakıyorum.
Nereye giderseniz gidin adeta şehrin koruyuculuğu yapan gibi mi desem, her saniye sizi izleyen bir otorite mi desem, farklı bir ihtişamı olan Aziz Vitus Katedrali gözünüze ilişiyor.
Bu manzaradan sonra ertesi günkü en önemli planımız Aziz Vitus Katedrali’ne gitmek oldu. Buraya da aldığınız toplu taşıma biletiyle gitmeniz mümkün, tramvay hemen yakınında bırakıyor.
Aziz Vitus Katedrali’nin yapımına 1344 yılında başlanmış ve yapının tamamlanması yaklaşık 600 yılı bulmuş. Zaten yapının içine girdiğinizde de birçok döneme ve yöneticiye ait farklı farklı izler görmeniz mümkün, dışı kadar içi de ihtişamlı ve sizi çok fazla ayrıntıya boğacak türden. Yapıya dışarıdan ilk baktığınızda gotik havası tabiki de sizi alıp götürüyor ancak daha sonradan getirilen süslemeler de biraz barok tarza kaymaları da hissettiriyor.
Aşağıda katedralin giriş yolunu ve kapıdan içeri girdiğinizde sizi karşılayacak avluyu paylaşıyor olacağım.
Old Town’da yer alan bu binanın süslemeleri ise gerçekten çok güzeldi ve paylaşmaya değer olarak gördüm. Bu bölgedeki en önemli eser ise kuşkusuz Astronomik saat, kulenin sol tarafına 1410 yılında yerleştirilen bu saat oldukça ihtişamlı ve 12 havariye ithafen yapılmıştır ve 12 ayrı mekanizması vardır. Saatin çeşitli bölgelerinde yer alan iskeletler ve kum saatleri ise Türklere zamanlarının sona erdiğine dair göndermeler içeriyor.

-Siz bizi sevmeseniz de…- temalı fotoğrafımız.
Prag’da gereksiz vakit harcadığımız yerlerin başında ünlü Dans Eden Ev geliyor. Kesinlikle burada binaya tekme atıyormuşum gibi fotoğraf çekemedim. Yaklaşık 1 saat falan doğru açıyı bulmaya çalıştık. Sonuç : Hüsran
Nehir turu ise yaklaşık 50 dakika sürüyor ve 13 euro değerinde, dilerseniz geminin restaurantından kahve, çay ve ya bira satın alma imkanınız da var. Ben nehir turu devam ederken kuğuları gördüğüm için direkt olarak iner inmez onların yanlarına gitmek için arkadaşlarıma biraz baskı yapmış olabilirim. Oraya giderken yolumuzun üstünde demo Venedik tadında çok güzel bir yer gördük.
Biraz daha ilerken kendimizi Franz Kafka Müzesinde bulduk… Buraya giriş yetişkin 200 öğrenci 110 çek korunası. Burada fotoğraf çekmek yasak olduğundan kameramı açamadım ama telefonla çektiğim videoları yine kanalımdaki Prag videosunda bulabilirsiniz.
Müze turundan sonra kurabiye ve zencefilli çay öneririm…
Ve nihayetinde kuğulara ulaşıyoruz.

Onlara bir elinizi uzatma mesafesinde uzak olmak ne kadar güzel olursa olsun bir anda gözünüze bir afiş ilişiyor bütün moraliniz bozuluyor açıkçası…
Homo Sapiens nam-ı diğer insanlar
Dünya çapındaki genişlemeniz, yaşam alanımızı sürekli olarak azaltmaktadır.
Artık doğa tarafından sürdürebilirliğimiz yok yiyeceğimiz için size güvenmek zorundayız.
Lütfen yiyecek atmayın ama bize bunları getirebilirsiniz:
Haşlanmış sebzeler, pirinç, makarna, patates, bakliyat, yulaf ezmesi, ekmek, yeşil salatalar, vb. küflü olmayan şeyler
Bize dokunma
Bizi buradan kovma. Çimen bizim yemeğimiz.
Köpeklerinizi üstümüze salmayın.
Teşekkür ederiz. KUĞULARINIZ ve nehir kuşları.
Turumuz bu duraktan sonra son buldu… Akşamında Viyana’ya giden otobüs yolculuğumuz olduğundan en yakın Starbucks’ta dinlenmeye koyulduk.
Son olarak kesinlikle Kingswood biralarından için.
Bir de Trdelnik tatlısını biz yiyemedik, siz yiyin…

Yemek faslı bittikten sonra keşif turumuza devam ettik.










Katedral hem sol tarafınızda kalıyor ve görür görmez nefes kesici güzelliği ile aklınızı başınızdan alabilir.

Bir de tabi aynı kadraja kendinizi almanız oldukça zor…
Bu bölgedeki biletler farklı alternatiflerle satışa sunuluyor, enerjinize ve zamanınıza en uygun olanı seçebilirsiniz. Biz 250 çek korunası değerinde bileti seçerek 5 yapıya giriş yaptık.

Katedralin içi gerçekten çok büyüleyici, hele ki vitrayları…

Katedralde 1 saati aşkın kaldıktan sonra diğer biletimizin geçerli olduğu yapılara da girdik… Golden Lane’e de mutlaka girmenizi öneririm. 14. ve 15. yüzyıla ait zırh ve kalkan koleksiyonu oldukça etkili. Bununla beraber döneminde sarayda görev alan çalışanların yaşam alanlarının hala yaşatıldığını ve bazılarında bölgeye özel ürünlerin satışa sunulduğunu göreceksiniz.
Ayrıca buradan ayrılmadan evvel şehrin manzarasını görmeniz gerek…

Burada geçirdiğimiz uzun bir günden sonra Prag’ın olmazsa olmazlarından ortaçağ gecelerinden birine katıldık… Açıkçası bu konuda çok bir araştırma yapamadık ama duyduğumuz kadarıyla en ünlü mekanlardan birinde get your guide aracılığı ile bir 5 euro indirimli olacak şekilde 46 euroya memnun olarak ayrıldığımız bir gece yaşadık. Sınırsız içki ve güzel bir menüsü vardı. Kesinlikle gidebildiğiniz en aç şekilde gidin…

Geceye ait videoları da “Mitograf” adlı YouTube kanalımda bulabilirsiniz… Bu etkinlik yaklaşık 3 saat sürüyor. Dansözlerin gösterileri de oldukça başarılıydı…
Ertesi ve son günümüzde ise, açıkçası ünlü Charles Köprüsü’nü dolaşmak, Old Town’a gitmek ve nehir turu yapmak dışında bir planımız yoktu. İlla ki daha çok gezilecek yerler vardır ama buradan ayrılmadan evvel biraz da şehrin tadını çıkarmak, burada yaşadığımızı hissetmek istedik.
Hiç aklımızda yokken tramvay aktarması yaparken Komünizm Kurbanları anıtı karşımıza çıktı…










